AGE, SURGE ET AMBULA, AQUİLA AD SOLEM. (HAYDİ KALK AYAĞA YÜRÜ GÜNEŞE)
GÜNEŞE YÖNELİK STRATEJİK BİR YÜRÜYÜŞ: BEŞİKTAŞ’IN YÖNETİM MODELİNE DAİR BİR DEĞERLENDİRME
Beşiktaş’ın kısa vadede beş transfer yapacağı konuşuluyor. Temennim, bu hamlelerin yeterli olması ve sportif hedeflerimizle yapısal gerekliliklerin kesiştiği bir doğru planlama çerçevesinde gerçekleşmesidir. Zira sezonun başında koyduğumuz ilk iki hedefinin gerçekleştirilememesi, Avrupa kupaları planının sekteye uğraması ve bunun ekonomik yükle birleşmesi durumunda kulübün yıllar sürecek bir psikolojik ve finansal sarmala girme riski bulunmaktadır. Bu nedenle Beşiktaş’ın bir an önce toparlanması ve yeniden yukarı yönlü bir ivme yakalaması elzemdir.
Dün akşamki derbiyi izlediğimizde bir kez daha gördük ki Türk futbolunun ve Türk sporunun Beşiktaş’a olan ihtiyacı tahmin edilenden çok daha büyüktür. Başarılı bir Beşiktaş yalnızca kendi camiasına değil, Türk spor ekosisteminin tamamına yön veren, standart belirleyen, rekabet seviyesi oluşturan ve Avrupa’da başarı hedefini canlı tutan bir lokomotif işlevi görmektedir. Bu nedenle Beşiktaş’ın bir an önce silkelenmesi, kuruluş değerlerine dönmesi ve gelenekten geleceğe uzanan köprüyü sağlamlaştırması gerekmektedir. Hatta bu yalnızca “gerekli” değil, mevcut şartlarda zorunludur.
Bugün Beşiktaş açısından risk, yalnızca mevcut sıralama değildir. Trabzonspor’un kadro mühendisliği, fiziksel bütünlüğü ve mental kararlılığıyla bizden daha iyi bir konumda olması, doğal şartlarda üçüncülük şansı bulunan bir takımın dördüncü, beşinci hatta altıncı sıraya gerileme olasılığını doğuruyor. Bu tablo, yönetimsel anlamda hızlı ve bilimsel temelli karar alma zorunluluğunu açıkça göstermektedir.
Liderlik, Kurumsal Hafıza ve Camiaya Yön Veren Yapılar
Beşiktaş’ın temel yapısal sorunu, son yıllarda camianın liderlikten yoksun ve eşgüdümsüz bir görüntü vermesidir. Pandemi döneminde bu boşluğu Sergen Yalçın doğal bir karizma ile kapatmış; ancak kişisel kayıplar ve sağlık sorunlarının psikolojik etkileri, bu sezonda motivasyon düşüklüğü yaratmıştır. Oysa büyük spor kulüplerinde liderlik yalnızca sahada değil, aynı zamanda kurumsal yönetim mekanizmalarında üretilen strateji, vizyon ve motivasyonla da belirlenir.
Camiayı bir arada tutacak olan şey; duygusal refleksler değil, izlenebilir, ölçülebilir ve denetlenebilir bir yönetim yapısıdır. Bu, modern spor yönetimi literatürünün de temel varsayımlarından biridir.
Proje Kültürü: Bilimsel Bir Gereklilik
Dikilitaş projesi ve diğer projeler hakkında farklı kanallardan çeşitli geri dönüşler aldım. Bu noktada duruşum nettir: Beşiktaş’a sürdürülebilir gelir yaratacak, marka değerini yükseltecek her projenin savunucusuyum. Ancak burada önemli olan, projelerin bir seçim stratejisinin unsuru hâline dönüştürülmemesi; kurumsal sürdürülebilirliğe dayanan profesyonel bir metodolojiyle ele alınmasıdır.
Ercüment Meriç Öztürk ve ekibimizle birlikte, yıllardır Beşiktaş’ın yapısal dönüşümü için proje odaklı bir yaklaşım geliştiriyoruz. Bu yaklaşım, projeyi “slogan” olmaktan çıkarıp, “yönetsel araç” hâline getiren bilimsel bir çerçeve sunmaktadır. Bugün Beşiktaş’ın ihtiyacı tam olarak budur.
Beşiktaş Bir Yapı Şirketi Değil; Tarihi Bir Spor Kurumu
Beşiktaş’ın kuruluş amacı; rekabet etmek, kazanmak ve uluslararası düzeyde başarı elde etmektir. Dolayısıyla kulübün gayrimenkul veya inşaat projeleri üzerinden tanımlanması, kurumsal kimliğine aykırıdır. Beşiktaş, hiçbir koşulda rant ilişkilerinin arka bahçesi olamaz.
Tüm kurumsal planlamaların, kadro mühendisliğinin ve yönetim sistemlerinin nihai amacı aynıdır: Sportif başarıyı mümkün kılmak. Yönetim modelleri, ancak sahadaki sonuca hizmet ettiği ölçüde anlam taşır.
Denetim Mekanizmalarının Gücü ve Eksikliklerin Tespiti
Kulüp içinde uzun yıllar sonra bu kadar güçlü bir denetim kadrosunun bulunması önemli bir avantajdır. Mevcut yürütülen bu yapı, Beşiktaş’ın geleceği açısından kritik bir kurumsal teminat niteliğindedir.
Bununla birlikte bazı zayıf halkaların altını çizmek gerekir. Mevcut yönetimin spor ve futbol yönetimi açısından uluslararası entegrasyonu sağlayamadığını düşünüyorum. ISO 27001 Bilgi Güvenliği Belgesi alma girişimi umut verici olsa da, bu belgelerin 2014’te tarafımdan kulübe kazandırılmış olduğunu ve dokümantasyon altyapısının kulüp içinde hazır bulunduğunu söylemekte fayda var. Bu altyapı korunmuş olsaydı Beşiktaş bugün çok daha farklı bir noktada olabilirdi. Özellikle görevden ayrılan eski CEO’nun bu süreçteki yetersizliği, kulübün kurumsal hafıza kaybına yol açmıştır.
Ya Başaracağız Ya da Mücadeleden Vazgeçmeyeceğiz
Beşiktaş bir cemaatin, grubun veya çıkar odağının kontrol alanı olamaz. Umuyorum ki Beşiktaş’ın adı bir daha asla başarısızlık, beceriksizlik veya farklı yapılarla ilişkilendirilmez; asıl kimliğine, yani bilimsel yönetimle güçlenen bir spor kulübü niteliğine kavuşur.
Bu gerçekleşmediği takdirde, bilin ki biz buradayız. Beşiktaş’ın sahipsiz kalmasına izin vermeyeceğiz. Ortak akıl ve konsensüs temelinde, bilime ve kurumsal yönetişime dayalı bir yaklaşımın temsilcisi olarak adaylığımızı her platformda ifade etmeye devam ediyoruz.
Bu değerlendirmeyi okuduğunuz için teşekkür ederim. Bana ilettiğiniz her eleştiri ve görüş, Beşiktaş’ın ali menfaatleri doğrultusunda dikkatle incelenmektedir.
Bir sonraki yazıda yeniden buluşmak dileğiyle.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Mehmet Burçin Pişkin