Prof. Dr. Mehmet Burçin Pişkin
Herkese merhaba.
Bu yazıyı daha güzel günlerde, Beşiktaş camiasına umutla seslenmek isterdim. Ne yazık ki camianın, kulübün ve futbol takımımızın gidişatı iyi değil. İçinizi karartmak istemem ama bir Beşiktaşlı olarak gördüklerimi söylemeden edemem. Beşiktaş’ın geçmişinden aldığı güçle, gelenekten geleceğe uzanan kurumsal bir yapı kurmak isterken, mevcut ve birbirini tekrar eden “matruşka yönetimlerin” kulübü getirdiği tablo ortadadır. Sayın Serdal Adalı’nın bu yekûnun altından kalkamadığı da üzülerek görülmektedir.
Beşiktaş elbette Fenerbahçe’yi zaman zaman yenecek, zaman zaman yenilecektir; bu futbolun doğasında vardır. Ancak mali genel kurulda yaşananlar, sahadaki yenilgilerden çok daha derin bir yara açmıştır. Beşiktaş’ın “old school” tarzı yönetim anlayışından, bu zihniyetten, genel kurul ve divan yönetimlerinde yıllardır yer alan aynı figürlerden kurtulması artık zorunluluktur. Sayın Affan Keçeci’ye bu camianın yaşça büyüğü olarak elbette saygı duyuyorum; ancak yapılan son uygulamalardan sonra bir daha ne genel kurullarda ne de divan kurullarında aktif görev almaması, Beşiktaş’ın sağlıklı bir yönetim kültürüne kavuşması açısından şarttır.
Oylama rezaletleri, sayım krizleri, yetkin çoğunluk tartışmaları, 60 bin üyesi olan bir camianın 22 oy farkla ibra sürecine sıkışması — bunlar birer ayıptır. Ama asıl ayıp, Süleyman Seba sonrası yönetimlerin başarısızlıkları ve camianın yaşça büyük kesiminin bu çaresizliğe sessiz kalmasıdır.
Beşiktaş’ın kurtuluşu, yeni nesil bir yönetim sistemi ve kurumsallaşmış bir yapı ile mümkündür. Kulübün, Beşiktaş’a özgü bir “terzi hassasiyetinde” kurgulanmış organizasyon yapısına ihtiyacı vardır.

Sayın Uğur Fora’nın “kurumsallaşma” konusundaki açıklamalarını önemsiyorum; ancak kurumsallaşmadan önce, onu mümkün kılacak kurumsal kimlik ve kurumsal hafıza kavramlarının içselleştirilmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. 2026 Şubat hedefleri arasında Beşiktaş’ın ISO 27001 Bilgi Güvenliği belgesini yeniden alması bulunuyor. Oysa bu belgeyi kulübe kazandıran ekipte yer almış biri olarak belirtmeliyim ki, Beşiktaş bu standarda 2014 yılında kavuşmuştu.
Vodafone Park dönemiyle birlikte, sponsorun talebi üzerine kulübün tüm dijital sistemleri ISO 27001 standardına uygun hale getirilmiş, uluslararası akreditasyon kurumlarının denetiminden başarıyla geçilerek belge alınmıştı. Bununla da kalmadım; aynı yıl içinde Beşiktaş’a Kalite Yönetim Sistemi, Çevre Yönetim Sistemi, İş Sağlığı ve Güvenliği, Enerji Yönetimi gibi pek çok uluslararası standardı kazandırmıştım. Ancak sonrasında, kulübün o dönemki CEO’sunun yanlış uygulamaları ve engellemeleri nedeniyle bu sistemlerin çoğu devre dışı bırakıldı. Bu konu ayrı bir yazı serisi konusu ki bunları da ayrıca camiaya anlatacağım.
Bugün “kurumsallaşma” yeniden gündemde; ancak geçmişte alınmış belgelerin araştırılması, mevcut birikimin üzerine inşa edilmesi gerekir. Aksi takdirde kulüp gereksiz mali yüklerle karşı karşıya kalacaktır.
Fenerbahçe maçı sonrası bu yazıyı kaleme alırken, Beşiktaş’ın olağanüstü kongreye gideceği yönündeki söylentiler de gündeme düştü. Başkanın bu konuda açıklama yapma ihtiyacı duyması, söylentilerin doğruluk payı olduğunu gösteriyor.
Sayın Başkan Serdal Adalı’nın dürüstlüğüne ve iyi niyetine inanıyorum. Kendisiyle geçmişte çalışma fırsatı bulmuş biri olarak, Beşiktaş için verdiği emeğe şahidim. Ancak rahmetli annem Prof. Dr. Sabriye Pişkin’in bir sözü vardır:
“İyi insan, etrafında iyi insan bulunduran insandır. Tek başına iyi insan olmak yetmez; iyilik bir ekip kültürüdür.”
Ne yazık ki sayın Adalı’nın iyi niyetine rağmen çevresindeki yapı, bu iyi niyetin kulübe katkıya dönüşmesini engellemektedir. Beşiktaş’ın en büyük gücü, insan kaynağıdır. Ancak bu zenginlik, kongrelerin etrafında kümelenmiş aynı yüzler, aynı çıkar grupları nedeniyle kullanılamamaktadır.
Uzun yıllardır birlikte çalıştığım yol arkadaşım , Beşiktaş Kart (daha sonra Passolig) ve SuperApp projelerinin mimarlarından Ercüment Meriç Öztürk ile birlikte Beşiktaş’ın yeniden yapılanmasına ilişkin projeler üzerinde çalışmaya devam ediyoruz. Amacımız, Beşiktaş’ı uluslararası standartlarda yönetim yapısına kavuşturmak ve “paralı başkan” değil, para bulabilen, üretebilen yönetim modelini yerleştirmektir.
Beşiktaş’ın markası, tarihi ve potansiyeli bu vizyonu fazlasıyla hak ediyor. “Büyük Beşiktaş Çalıştayı” projemiz de bu vizyonun parçasıdır. Akademik bir Beşiktaşlı olarak, zamanı geldiğinde bu çalışmanın detaylarını camiamızla paylaşacağız.
Şunu herkes bilsin:
Beşiktaş sahipsiz değildir.
Adaylık gerekiyorsa adayız.
Çözüm isteniyorsa çözüm üretmeye hazırız.
Ama çözüm istenmese dahi Beşiktaş için çalışmaya, planlamaya, düşünmeye devam edeceğiz.
Beşiktaş’ın üzerindeki elimizi çekmeyeceğiz. Çünkü biz, bu suyun akışını değiştirecek güce ve kararlılığa sahip bir camiayız.