Beşiktaş'ın Orta Saha Çıkmazı: Sorun İsimlerde mi, Planda mı?
Son dönemde Beşiktaş’ın saha içi performansı ve özellikle orta sahada yaşadığı zorluklar, futbol kamuoyunun gündeminden düşmüyor. Taraftarlar ve eleştirmenler büyük ölçüde kadro kalitesine odaklansa da, detaylı analizler asıl sorunun kaliteden ziyade "saha parselizasyonu" ve "alan paylaşımı" olduğunu işaret ediyor. Futbolun artık sadece "çıkıp oynayın" mantığıyla değil, istatistikler ve milimetrik taktik planlarla yönetildiğini kabul etmeliyiz.
Merkezin Düzensizliği ve Üst Üste Binen Roller
Beşiktaş orta sahasındaki temel sıkıntı, oyuncu yetersizliğinden ziyade birbiriyle çakışan rollerden kaynaklanıyor. Teknik ekibin her pozisyon için iki alternatifi olsa da (örneğin sağ açıkta Rashica ve Cengiz Ünder gibi), bu rotasyonların orta saha kurgusunu sağlıklı hale getirmediği açık.
Özellikle 6 numara pozisyonunda görev alan Ndidi, tipik bir "çapa" (anchor man) olmasına rağmen, ısı haritaları incelendiğinde sıklıkla sağ kanada kaymak zorunda kaldığı görülüyor. Bunun temel sebebi; Cengiz ve Gökhan Sazdağ’ın dripling odaklı ve topla çıkmayı seven oyun tarzları. Ndidi’nin sürekli sağa yamanması, merkezi boşaltıyor ve oyuncuyu hataya zorluyor.
Benzer bir sorun diğer merkez oyuncularda da mevcut. Cerny’nin merkezde konumlanması alan paylaşımını çözmeye yetmiyor; zira oyuncu merkezde oynasa dahi sola kayma eğilimi gösteriyor. Orkun Kökçü ise Rafa Silva’nın varlığında daha da belirginleşen o hareketli oyununu sergilemeye çalışırken, sürekli sahanın farklı noktalarına koşmak zorunda kalıyor. Bir oyuncuyu asli bölgesinden koparıp sürekli yama yapmaya zorlarsanız, verim almanız imkansızlaşır.
Bu dizilim hataları sonucunda rakipler —kağıt üzerinde zayıf olsalar bile— Beşiktaş orta sahasını yürüyerek geçebiliyor. Rakip takımlar, üst üste binen oyuncuların geride bıraktığı koridorları kullanarak az pozisyonda çok gol bulma başarısı gösteriyor.
Kadro İstikrarı ve Gol Beklentisi (xG) Kaybı
Uyum probleminin bir diğer ayağı ise kadro istikrarının olmaması. Son üç yılda takımdan 17, 32 ve 25 oyuncunun gönderilmiş olması, takımın "birlikte oynama hafızasını" sıfırlıyor. Örneğin; Orkun ve Cerny’nin ya da Orkun ve Djalo'nun birlikte sadece 10 maçlık bir pratiği var. Orkun’un bakmadan attığı bir pası partnerinin anlayabilmesi için belki de 30 maçlık bir deneyim gerekiyor. Bu pratik eksikliği, takımı bireysel hatalar döngüsüne hapsediyor.
Beşiktaş'ın mevcut gol beklentisi (xG) 1.88 seviyesindeyken, bu rakam liderlerin (Fenerbahçe 2.42) gerisinde kalıyor. Rafa Silva'nın olası yokluğu, takımın toplam xG'sinden 0.42’lik bir kayıp demek. Yeni transferlerin bu kaybı birebir telafi etmesi beklenemez; örneğin Rangers’tan Raskin’in xG katkısı sadece 0.06’dır. Çözüm yeni transfer değil; doğru dizilimle Raskin ve beklerin oyuna katılımını sağlamak, böylece Orkun ve forvet hattını ceza sahasına yaklaştırarak onların üretimini artırmaktır.
Sonuç: Doğru Planlama
Beşiktaş'ın yarışta kalabilmesi için temeli sağlamlaştırması gerekiyor. Çözüm; Galatasaray’ın (Lemina/Torreira) örneğinde olduğu gibi, oyuncuların birbirini tamamladığı, rollerin basit ve net olduğu bir yapıdır. Orkun ve Ndidi’nin tüm sahayı tek başlarına süpürmeye çalışması yerine, alanın doğru paylaştırılması şarttır.
Uzun vadede şampiyonluk için net bir 8 numara, sağ ve sol bek takviyesi gerekebilir. Ancak bu sezon Djalo ve Emirhan'ın düzenli oynamasıyla harika bir stoper tandemi oluşturulabilir. Mevcut kadroyu (Orkun, Ndidi, Djalo, Emirhan) koruyarak, sürekli değişim lüksünden vazgeçmek ve uyumu yakalamak öncelik olmalıdır.)
Ömer Fikret Şen